Kuzu Postundaki Kurtlar

Ekim ayında ABD, basındaki bir haberle çalkalandı. Amerikalı Ermeni Sivil Toplum kuruluşları yönetim kurulu başkanı, Cleveland'da bir fakültenin başkan yardımcısı ve Citibank'ın danışmanı olan Mourad Topalian, komplo düzenlemek, çalıntı patlayıcı gizlemek ve depolamak, uygunsuz şartlarda silah depolamak, makineli ve seri numaraları tahrif edilmiş silah bulundurmak suçları ile tutuklandı. 1993 yılında Başkan Clinton'ın yemin törenine davet edilecek ve 1996'da Başkan ile bir görüşme yapabilecek kadar saygın bir ABD vatandaşı görünümündeki Topalian'ın 1970'li yıllarda Türk diplomatlarına yapılan saldırılarda sorumluluğu bulunduğu, teröristlere silah kullanmak, silahlı baskın düzenlemek, dinamit kullanmak, bubi tuzağı hazırlamak gibi konularda eğitim verdiği öne sürülüyor. (Haber Chicago Tribune ve Boston Globe'un 16 Ekim 1999 tarihli sayılarında yer almaktadır.)

100 bin Dolarlık kefalet karşılığında tahliye edilen Topalian, tutuksuz olarak yargılanacak ve suçlu bulunursa 31 yıla kadar hüküm giyebilecek.

Bilindiği gibi Ermeniler, ve özellikle Ermeni kökenli ABD vatandaşları, son zamanlarda, 1915 yılında 1,5 milyon Ermeni'nin katledildiği iddialarıyla ABD’deki çeşitli kurumların Türkiye aleyhtarı kararlar alması, hatta soykırım iddialarını onaylayan yasa tasarılarının onaylanması için yürüttükleri kampanyayı yoğunlaştırmışlardı.Bu nedenle, Topalian’ın foyasının ortaya çıkmasının zamanlaması çok ilginç oldu.

Gerçekte, Ermenilerin, soykırım iddiaları için işaret ettikleri tarihte, herkesin bildiği gibi, Ruslar’ın geleneksel “Kafkaslardan güneye inme ve yolları üzerindeki tüm müslümanları sürme veya yok etme” stratejilerinin en yoğun uygulamaları hüküm sürüyordu.

Türklerle yaklaşık 1000 yıldır kardeşçe yaşamalarına, dillerini, dinlerini, kültürlerini rahatça devam ettirmelerine, bazı vatandaşlık görevlerinden muaf tutulmalarına, bunun yanında tüm vatandaşlık haklarından -kısıtlama olmaksızın- yararlanmalarına rağmen Osmanlı İmparatorluğu’nun Ermeni kökenli vatandaşları, maalesef Ruslar’ın kışkırtmalarına kapılarak 517.000’den fazla Türk’ü katletmişlerdir. Bu rakam, Ermeniler'in iddia ettiği “1,5 milyon ölü” gibi uydurulmuş bir rakam değildir. Bu gerçekler ile ilgili kayıtlar, Osmanlı arşivlerinde mevcut olup tüm tarihçilerin tetkikine açıktır.

Tarafsız tarihçilerce de yazıldığı gibi, Osmanlı yetkilileri, hem bu cinayetlerin önüne geçmek maksadıyla, hem de Ruslar’la savaşırken kendi Ermeni kökenli vatandaşlarınca arkadan vurulmayı önlemeye yönelik bir önlem olarak, harbin cereyan ettiği bölgelerin yakınlarında yaşayan Ermenileri, Anadolu içlerine göç ettirmişlerdi. Göç esnasında kayıpları önlemek için, imkanlar nispetinde her türlü tedbir alınmaya çalışılmasına rağmen, Doğu Anadolu’nun çetin kış şartları ve bazı Müslüman grupların sistemli olmayan, öç alma amaçlı saldırıları nedeniyle kayıplar vermişlerdi.

Aralarında Prof. Stanford Shaw (UCLA), Prof. Bernard Lewis (Princeton University) ve Justin McCarthy (University of Kentucky) gibi saygın uzmanların da bulunduğu 70’in üzerinde ABD tarihçisinin imzalaladığı, ABD Kongresi'ne hitaben, 19 Mayıs 1985 tarihinde New York Times ve Washington Post’ta yayınlanan açık mektup, Ermeni iddialarının asılsızlığını ortaya koyan ve ilgili website’lardan kolaylıkla ulaşılabilecek tarafsız ve güvenilir bir belgedir.

1915’deki terörist zihniyetlerinin devamı olarak 1970’li ve 1980’li yıllarda Türk diplomatlarına karşı terörist eylemlere girişen Ermeniler, bu gün bir çok ülkede egemen olan ve terörü lanetleyen kamuoyunun tepkisini çekmemek için çalışmalarını bir süredir, PKK terör örgütü gibi, siyasi alana kaydırmak yolunu seçmişlerdi. Ama, yine PKK terör örgütü gibi, terör silahını gün gelip, ortam müsait olduğunda yeniden kullanmak üzere sürekli hazır tutmuşlardır.

Düşününüz ki; bu derecede saygın bir insan görünümüne bürünmüş olan bir kişi, her zaman kafasının bir köşesinde sakladığı terörist amaçları için, bir çok çocuğun zarar görmesi riskini hiçe sayarak, 50 kg yüksek patlayıcıyı yıllarca bir çocuk yuvasının yakınındaki depoda saklayabilmektedir.

Dünyada, henüz “terör” kelimesinin manasını kimse bilmezken, Ermeniler, 1877’de Kafkaslarda, 1915’de Doğu Anadolu’da, 1970’li yıllarda Avrupa ve Amerika’da “terör”ün bizzat uygulayıcısı olmuşlardır. Bugün de, iddialarının itibar görmesi açısından bir sakınca yaratmayacağını bilseler, silahla ve bombayla sokaklara fırlamaktan hiç çekinmeyeceklerdir.

Bunu kanıtlarcasına, Güney Kıbrıs’daki “Milli Ermeni Komitesi” adlı kuruluş, üç yıldır vermekte olduğu “yılın adamı” ödülünü bu yıl EDEK Partisi lideri Vassos Lyssarides’e vermiştir.

Lyssarides, Uluslar Arası terörizm olaylarına defalarca adının karışmış olması ile tanınmaktadır. Adı sık sık Ermeni terör örgütü “ASALA” ve Yunan terör örgütü “17 Kasım”ın kurucuları arasında anılmaktadır. Kendisinin PKK teröristlerinin Güney Kıbrıs’da barındırılmasında da rol oynadığı tahmin edilmektedir. Kıbrıs basını, Lyssarides’in Libya lideri Kaddafi ile yakın ilişkilerinin olduğunu ve kendisinden para aldığını yazmıştır. Kaddafi’den aldığı paralarla Güney Kıbrıs’ta bir “terör üssü” kuran Lyssarides, halen İsrail ve batı ülkelerine yönelik terörist girişimlerde önemli rol oynamaktadır.

Sonuç olarak, Avrupa Birliği’ne girmeye aday gösterilmek istenen Güney Kıbrıs’ın bir siyasi parti başkanı ile ABD’de, geleceğin genç nesillerini yetiştirmekle görevli olan bir fakültenin Ermeni kökenli başkan yardımcısının isimleri, terör olayları ve örgütleri ile beraber anılmaktadır. Ve bu iki grup insan, Ermeniler ve Kıbrıs Rumları, birbirlerine ödüller vermektedirler.

Biri doğudan diğeri batıdan, yıllardır Türkiye’yi paylaşmayı hayal eden bu iki milletin en aşırıları ortaklık kurmuşlardır. İnsanı hayrete düşüren, emperyalizm ile terörü bir araya getirmek ve bunu en masum ve insani söylemlerin arkasına gizlemekteki maharetleridir.

Bu tür beyinlerdeki şartlanmışlık karşısında ürpermemek, dehşete düşmemek mümkün değildir.

Ayrıca, bu kişilerin, bu tür işleri basit ve ilkel takıntılarının neticesi olarak bireysel bir şekilde gerçekleştirmediklerinin, örgütlü olduklarının ve terörist ülke ve gruplarla menfaat birliği ve ilişki içinde bulunduklarının sabit olması, dehşetin boyutlarını daha da büyütmektedir.

Türkatak olarak, dünyamızın bu tür insanlık düşmanı grup ve zihniyetlerden en kısa zamanda kurtulmasını diliyor, bu sayfada portresi çizilen kişilerin zihniyet, tutum ve davranışlarını onaylamayan Ermeni, Yunan ve Kıbrıs Rumları'nı konunun dışında tuttuğumuzu saygıyla ilan ediyoruz.