TÜRKİYE'DE İRTİCA


KadinTürkiye'deki irticai hareketler, genelde, Cumhuriyet dönemini kapsayacak şekilde ele alınıyorsa da, gerçekte bu hareketler yoğun olarak Osmanlı İmparatorlugu'ndaki yenileşme hareketleri ile birlikte başlamıştır. Özellikle, III. Selim Dönemi'nden itibaren başlayan yenileşme hareketleri, Ulema kesimin yönlendirdiği tepki hareketlerine neden olmuştur. Batı'dan alınan her türlü yenilik, din adamları tarafından "Onlar kafir" denilerek engellenmek istenmiştir. Nitekim, matbaadan astronomi faaliyetlerine kadar yapılmak istenenler büyük ölçüde engellenebilmiştir. Nüfus sayımı yapan, sarık yerine fes giyilmesini zorunlu kılan, resmi dairelere padişah resimleri astıran II. Mahmud, gerici çevreler tarafından o gün ve bugün "Gavur padişah" olarak nitelendirilmektedir.

Türkiye'de günümüzde faaliyette bulunan irticai gruplar, Osmanlı Dönemi'ndeki Seriat Bayragiyenileşme hareketine karşı çıkan mantığı reddetmiş gibi görünüyorlarsa da, devletin düzenini dini temellere dayandırma anlayışıyla onlardan pek farklı olmadıklarını da ortaya koymaktadırlar. Ülkemizdeki tarikat ve cemaatlerin düşünce yapılarının ve dolayısıyla Türkiye'de görmek istedikleri yönetim sisteminin temel özelliklerine bakıldığında Suudi Arabistan, İran ve hatta Afganistan'dan çok da farklı olmadıkları görülmektedir.

Seriatci Insanlar İrticai gruplar, Türkiye'de devlet düzeninin, hukuk sisteminin, toplumsal yaşamın, ticaretin, hatta uluslar arası ilişkilerin şer'i hükümlere göre olmasını savunmaktadır. Kimi irticai gruplar, Türkiye'de şeriatın, eğitimde, emniyette ve Silahlı Kuvvetler'de etkin olmakla mümkün olacağını savunmaktadır. Kimi cemaat ve tarikatler ise, "şeytan" olarak gördükleri demokrasiyi kullanarak halk oyuyla iktidara gelmek ve böylece yavas yavas şeriatı egemen kılmak anlayışındadır. Hizbullah, IBDA-C (İslami Büyük Doğu Akıncılar Cephesi) ve AFİD (Anadolu Federe İslam Devleti, diger adiyla İCCB[İslami Cemiyet ve Cemaatler Birliği]) gibi yasadışı örgütler ise Türkiye'de şeriatın, İslam'ın yayılma döneminde olduğu gibi, ancak silahla hakim olabileceğini savunmaktadır. Bu terör örgütlerine göre, pasif ve vurdumduymaz olan halk, ancak silahli eylemlerle harekete geçirilebilir. Bilindiği gibi, bu yöntem, Marx'ın "Silahlı propaganda" yöntemidir. Komünizme karşı olan ülkemizdeki şeriatçı unsurlar, komünizmin propaganda yöntemini benimsemiştir.

"Hangi şeriat" konusunda da tarikatler ve cemaatler arasında da büyük görüşSeriatci Bir Grup ayrılıkları vardır. Bazı tarikatlar İran, bazıları Suudi Arabistan tarzı bir şeriatı savunurken, bazıları da Anadolu Müslümanlığı ya da Türk Müslümanlığı tezini ortaya atmıştır. Dikkat edilirse, geçmişteki Osmanlı yönetim biçimi, günümüzdeki İran ve Suudi Arabistan yönetim biçimi çok farklı temel özelliklere sahip olmalarına karşın, şeriat olarak adlandırılmaktadırlar. Hatta, günümüzde Pakistan bile şeriat yönetimine sahip olduğunu söylemektedir. Bu gerçek, şeriatın ne kadar farklı uygulanabilir bir kavram olduğunu göstermektedir.

Iste Seriat