YUNANİSTAN TÜRKİYE'DEN NE İSTİYOR?
Türkiye ile Yunanistan arasında bugün mevcut olan sorunlar, tarihten gelen sebeplerle şekillenen Yunan politikalarının eseridir. Yunanistan’ın bağımsız bir devlet olarak doğuşundan itibaren takip etmeye başladığı "Hellenlerin önderliğinde Bizans İmparatorluğunu yeniden diriltmek ülküsü" olarak tanımlanan(1) “Megali İdea”, işbirliğine yönelik makul ve mantıklı politikalar geliştirilmesinde en büyük engeli oluşturmuştur.
Megali Idea ülküsü doğrultusunda, 1810'da Bükreş’te Eterya ton Filomuson (Sanat Tanrıçası Dostları Cemiyeti), 1813'te Paris'te Hotel Grec ve 1814 yılının sonlarında Odesa'da Filiki Eterya cemiyetleri kurulmuştur.(2)
Bunlardan Filiki Eterya kurulurken hazırlanan program, Megali İdea'nın hedefleri olmuştur. Bu hedefler şöyle belirtilebilir:
1. Yunan Milletinin tam istiklalinin temini,
2. Batı Trakya ve Selanik'in Yunanistan'a ilhakı,
3. Ege Adaları’nın Yunanistan'a ilhakı,
4. Oniki Ada’nın Yunanistan'a ilhakı,
5. Girit Adası’nın Yunanistan'a ilhakı,
6. Batı Anadolu'nun Yunanistan'a ilhakı,
7. Pontus Rum Hükümeti’nin kurulması,
8. Kıbrıs'ın Yunanistan'a ilhakı,
9. İmroz ve Bozcaada'nın Yunanistan'a ilhakı,
10. İstanbul'un işgal edilerek Doğu Roma İmparatorluğu'nun ihyası.(3)
Aynı ülküyü, takıntılı bir hastalık gibi her platformda gündeme getiren Yunanistan gazeteleri, 1896 yılı Nisan ayında imzasız bir beyanname yayınlayarak Etniki Eterya'nın faaliyet planını ilan ettiler(4). Bu beyannamede açıklanan ana ilkeleri günümüzdeki Yunanistan'ın milli politikasının dayandığı temel prensipler olarak görmek ibret vericidir :
1. Ezeli ve ebedi düşmanımız Türklerdir.1 Haziran 1999 tarihli Fransız Le Figaro gazetesinin ifadesiyle "bölgenin en ırkçı ve yayılmacı ülkesi" olan Yunanistan'ın ırkçılık ve yayılmacılık konusunda tarih boyunca kullandığı esaslar dört noktaya dayandırılmıştır :
Birincisi, isyan sebebi olarak Türkleri gösterip onların nüfuz ve
hakimiyeti altında hıristiyanların menfaatlerinin çiğnenmekte olduğunu yaymak;
İkincisi, büyük devletlere yönelik olarak uygulanan devamlı propagandanın etkisinden
istifadeyle Avrupa siyasetinin lehlerine değişmesini sağlamak;
Üçüncüsü, çıkaracakları isyanlar sonunda Avrupa devletlerinin müdahaleleriyle
Türklere nazaran üstün haklara sahip olmaya çalışmak;
Dördüncüsü, bu gelişmeler sonucunda hedef bölgeyi Yunanistan'la birleştirmek.
Aynı ırkçılık ve yayılmacılık politikası günümüze kadar devam etmekte olup, 1844’de İoannis KOLETTİS’in söyledikleriyle, 150 yıl sonra, Yunanistan İçişleri Müsteşarı olan KULURİS’in sözleri arasında bir fark yoktur. KULURİS, şunları söylemektedir :
“Elenizmin sınırları Kuzey ucundan başlayarak Trakya’yı, Ege’yi kapsar ve Kıbrıs’a kadar uzanır… Başı böylesine büyük dertler içindeyken Türkiye ile boy ölçüşmemiz zor olmaz" (5)TERÖRİZM VE ULUSLARARASI TERÖR
Günümüzde sistematize edilmiş, bir bakıma bilimselleştirilmiş (kullandığı ileri teknoloji ve alet edildiği ideolojiler itibarıyla) belirli amaçlar doğrultusunda belli mihraklarca ihraç edilebilir hale getirilmiş, basın-yayın araçlarının kullanılması yoluyla bulaşıcı bir hastalık gibi yayılmak özelliği gösteren terörizm; büyük bir tehdit halinde, yönetim şekli ne olursa olsun az veya çok devletleri etkilemekte; kanunların çiğnenmesinin düşük yoğunluklu politik ve stratejik çatışmasının bir şekli olarak kurumsallaşmakta, daha vahşi ve küresel bir hale gelmektedir.
Bir ülkede; diğer ülke tarafından ideolojik, milli, dini, ırki hissiyatlar körüklenerek ve toprak isteklerinde bulunularak terörist faaliyetler - özellikle amacı, belirli bir bölgeyi bağlı olduğu ülkeden koparmak, stratejik açıdan hedefi ise, önce ayrılıkçı hareketin mücadele ettiği ülkenin iç kamuoyunu sonra da dünya kamuoyunu etkilemek olan ayrılıkçı / bölücü terör - desteklenebilmekte, yönlendirilebilmektedir.
Fransa’da Bretonlar, Korsikalılar; İngiltere’ye bağlı Kuzey İrlanda’da (IRA) Katolik İrlandalılar; İspanya’da Katalanlar ve Bask bölgesini ayırmaya çalışan ETA; Kanada’da Fransız asıllıların yaşadığı Quebec’de Quebec Kurtuluş Cephesi (FLO); Hollanda’da yaşayan Güneydoğu Asya kökenli Molukkalılar; Türkiye’de PKK terör örgütünün yaptıkları terörist faaliyetler, buna örnek olarak verilebilir.
Tarih boyunca rastlanılan terörizm daima;
a. Mevcut yönetim şekline, yöneticilere veya
etkili güçlere karşı olan, şekli ve rizikosu ne olursa olsun mutlaka
gerçekleştirilmesi gereken, insaf ve acımayı bir tarafa itebilen bir AMACA,
b. Genellikle bir örgüt etrafındaki GİZLİ ÖRGÜTLENMEYE,
c. İnanç ya da amaca göre şartlandırılmış, inandırılmış İNSANLARA,
d. Eylemcilerin veya eylemcilerden oluşan grupların kullandığı, cana kasdı da
içeren her türlü BASKI ARAÇ ve METODUNA,
e. Baskı araç ve metodunun, amaç doğrultusunda süreklilik arzedecek şekilde
uygulanmasına ve uygulanacağı kanaatinin oluşturulmasına,
f. Genellikle de bir DIŞ DESTEĞE,
dayanarak gelişmiştir.
ULUSLARARASI TERÖRÜN HEDEFİNDEKİ ÜLKE: TÜRKİYE
Uluslararası terörizmin aktif olarak hedef aldığı ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Tarihin her döneminde, üzerinde ve yakın çevresinde, dünyanın güç dengesini etkileyecek şekilde sürekli ve çok yönlü çıkar çatışmalarına sahne olan, hassas ve stratejik bir coğrafi konuma sahip bulunan Türkiye üzerinde bir çok oyun, değişik adlarla oynanmıştır.
Tarihi gerçekleri çarpıtarak yalan ve yanlış beyanlarla dünya kamuoyunu Türkiye aleyhine bir kampanyanın içine sokmaya çalışan ve Türkiye’ye yönelik her türlü terör eylemini gerçekleştirmekten geri durmayan terör örgütlerinin başında; çeşitli ülkelerdeki Türk diplomatlarını katleden Ermeni terör örgütü ASALA’nın eylemlerini durdurması ile eş zamanlı olarak ortaya çıkmış - ya da çıkarılmış - olan terör örgütü PKK gelmektedir.
Bilindiği gibi, amacı ve etkinliği ne olursa olsun, hiç bir terör örgütü kendi kendine yeterli değildir. Para, barınma, konaklama, sığınma, silah, cephane, araç-gereç ve her çeşit donanım ile eğitim gibi ihtiyaçlarını hedef aldıkları ülke içinden ve dışından yapılan yardım ve desteklerle karşılamak zorundadır. Türkiye ile olan sorunlarını terörle çözmek amacını güden ve gizli faaliyetlere başvuran totaliter rejimlerin yanı sıra belli bazı Batılı ülkeler, terör örgütü PKK’nın faaliyetlerini gözardı etmekte, müsamaha göstermekte ve hatta desteklemektedir.
Büyük ölçüde diğer ülkelerce desteklenen, organize edilen ve yönlendirilen bu terör örgütleri, kendilerine masum insanları, ülkemizin askeri, sınai, ekonomik kurum ve kuruluşlarını, toplumun önde gelen fikir, sanat ve siyaset adamlarını, güvenlik kuvvetlerini hedef alarak, ortaya çıktığı dönemlerde büyük yaralar açmıştır.
Terörün her çeşidine karşı olduğunu defalarca beyan etmiş olan Türkiye’ye karşı girişilen terör ışığında, terör eylemlerinin bir değerlendirmesi yapıldığında şu sonuçlar ortaya çıkmaktadır:
a. Terörizmin boy hedefi haline getirilen
Türkiye, yıllardır büyük bir soğukkanlılık içinde olayları değerlendirmiş,
dünya milletlerini terörizm ile mücadeleye çağırmıştır.
b. Uluslararası terörizm, yalnız Türkiye için değil, fakat çok hızlı bir
tırmanışla bütün dünya ülkeleri için çağımızın en büyük tehlikesi haline
gelmiştir.
c. Terör örgütleri, çeşitli kaynaklardan desteklenerek demokratik ülkelerde huzurun
bozulmasını, demokrasinin yıkılmasını amaçlayan kuruluşlar olarak
çalışmaktadırlar.
d. Uluslararası terörizm çeteleri, yeraltı dünyası ile sıkı bir işbirliği
yapmakta ve milliyetçilik hislerini istismar ederek gençleri kullanmaktadırlar.
e. Uluslararası terörizmin ve özellikle PKK terör örgütünün arkasında uyuşturucu
madde kaçakçılığı yatmaktadır. Uyuşturucu ticareti, terörist kuruluşlar
tarafından silah sistemlerinin temini ve para aklamak amacıyla kurulmuş, yasal işler
için gerekli parasal kaynakların sağlanması amacıyla kullanılan en önemli yollardan
bir tanesidir. PKK da bir istisna değildir ve bu kuralın dışında kalmamaktadır. PKK,
kuruluşundan beri uyuşturucu kaçakçılığından kazandıklarını terör eylemlerine
kaynak olarak kullanmaktadır.
f. PKK, gerçekleri saptırarak yaptığı propagandayı silahlı şiddet kanalıyla kabul
ettirmeye çalışmaktadır.
g. PKK ve diğer uluslararası terör örgütleriyle mücadelede, ancak uluslararası
önlemler alınarak başarıya ulaşılabilir. Böylece, yalnız Türkiye’nin değil,
bütün hür dünyanın demokrasi içinde ve mutlulukla yaşaması sağlanmış
olacaktır. PKK sadece Türkiye’nin değil, Ortadoğu ve Avrupa ülkelerinin de siyasi
istikrarını tehdit ettiği için, uluslararası toplum ülkedeki ayrılıkçı
terörizmin ortadan kaldırılmasına yönelik çözüm arayışlarında Türkiye’nin
yanında yer alarak, bu mücadelede daha büyük rol almalıdır.
Terörizmin, terör düşmanı olduğunu iddia eden/ olması gereken ülkeler tarafından desteklendiği de bir gerçektir. Yunanistan ve Suriye’nin, stratejik sebepler yanında, Türkiye’ye duydukları tarihi husumetlerinden dolayı, PKK terör örgütüne destek verdikleri bilinmektedir. Bu kapsamda; tarih boyunca “Megali İdea” doğrultusunda hareket ederek, politikalarını Türk Düşmanlığı üzerine inşa eden Yunanistan ile Türk topraklarında gözü olan Suriye’nin günümüzde de bu düşüncenin hedeflerini gerçekleştirmek için uluslararası terör dahil, Türkiye aleyhindeki her türlü faaliyete destek vermeye devam ettiği görülmektedir.
Yunanistan’ın Türkiye politikasındaki gerginlik, önceleri olduğu gibi, 2000 yılının ve yeni bir bin yılın eşiğine gelinen bugünlerde de devam etmektedir. Yunanistan, özellikle son 30 yılda “şantaj” ve “terör”ü Türkiye’ye karşı bir milli politika olarak kullanmıştır.
Metnin devamı için tıklayınız...
------------------------------------------------------------------------------------
KAYNAKLAR
(1) Chrisos Theodoulou, Greece and entante August 1,
1914-September 25, 1916, Selanik 1971.
(2) M. Murat Hatipoğlu; Yunanistan'daki Gelişmeler Işığında Türk-Yunan
İlişkilerinin 101 Yılı (1821-1822), TKAE Yay., Ankara, 1988, s.5-8.
(3) Selahattin Salışık; Tarih Boyunca Türk-Yunan İlişkileri ve Etniki Eterya, İst.
1968, s.149.
(4) Selahattin Salışık; Tarih Boyunca Türk-Yunan İlişkileri ve Etniki Eterya, İst.
1968, s.169-170.
(5) Agon Gazetesi, 9.12.1994