TARİHÇE

Yüzölçümü 9283 km2 olan Kıbrıs Adası, Türkiye’ye 40, Yunanistan’a ise 900 deniz mili uzaklığındadır. Bölgede önemli bir jeopolitik ve stratejik konuma sahip olan Kıbrıs, Doğu Akdeniz’de Sicilya ve Sardinya’dan sonra üçüncü büyük adadır. Adanın 3.355 km2’lik kuzey bölümünde bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürmektedir. Kuzey Kıbrıs’ın 200.000 kişilik nüfusuna karşı, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminde 600.000 civarında Rum yaşamaktadır.

1571 yılında, Padişah II. Selim zamanında Venediklilerle yapılan savaş neticesinde Türkler tarafından fethedilen Kıbrıs Adası, 307 yıl Osmanlı hakimiyeti altında kalmıştır. 1878’de Osmanlı-Rus savaşını fırsat bilen İngiltere, Rusların işgaline karşı Osmanlı İmparatorluğunun topraklarını müştereken savunma ve yardım vaadi ile adayı kiralamayı başarmıştır. Ancak, Padişah kira anlaşmasına (Ayestafanos-Yeşilköy) “Hukuku Şahaname asla halel gelmemek üzere muahadenameyi tasdik ederim” notunu düşmüş ve sonra imzalamıştır Böylece 1878 yılında hükümranlık Osmanlı İmparatorluğunda kalmak üzere, ada yönetimi İngiltere’ye devredilmiştir. 1914’de İngiltere, Osmanlı İmparatorluğunun Almanya’nın yanında I. Dünya Savaşı’na girmesini sebep göstererek tek taraflı bir kararla adayı ilhak ettiğini açıklamıştır. Türkiye, İngiliz egemenliğini Lozan Andlaşması’yla 1923 de tanımıştır. İngiliz idaresi 82 yıl sürmüştür.

Osmanlı döneminde iki toplum arasında sorun çıkmamıştır. Ortodoks Rum Kilisesi, Katolik Venediklilerin baskısına maruz kalmış olması nedeniyle, Osmanlıların Ada’ya gelişini olumlu karşılamıştır. Osmanlılar da Ortodoks Kilisesine dini konularda özerklik sağlamışlardır. Bir süre sonra kilise, Osmanlı yönetimi adına Rumlardan vergi toplamaya dahi başlamıştır.

18.nci yüzyıl başlarına kadar Kıbrıs’taki Türk sayısı Rumlardan fazla olmuştur. Tarımla meşgul olan Türklerin elindeki toprak miktarı da Rumlarınkinden fazla olmuştur. İki taraf arasında sosyal ve kültürel yaşam farklı gelişmiş ve toplumlar arasında ortak evlenme ve ortak ticari işletme kurma gibi davranışlara girilmemiştir.

1931’den itibaren Kıbrıslı Rumlar, Yunanistan’la birleşme talep etmeye başlamışlardır. “ENOSİS” (Yunanistan’a ilhak) denilen bu girişim İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra hız kazanmış ve ”self-determinasyon” talebi şeklinde öne sürülmeye başlamıştır. Yunanistan 1954-1958 yılları arasında “self-determinasyon” görüntüsü altında “ENOSİS”e ulaşmak için Birleşmiş Milletler’e (BM) çeşitli başvurularda bulunmuş, ancak bunda başarı sağlayamamıştır. Bu gelişmeler üzerine; 1955 yılında EOKA adı verilen terör örgütü kurulmuş ve bu örgüt tarafından İngiliz idaresine karşı adada şiddet olayları başlatılmıştır. İngiltere ise, Kıbrıslı Türkleri ve Türkiye’yi yanına çekmeye çalışmış ve 1956’da sadece Rumların değil, aynı ölçüde Kıbrıslı Türklerin de “self-determinasyon” hakkı bulunduğunu ve bu çerçevede taksim talebinin de geçerli bir seçenek oluşturduğunu açıklamıştır. 1955-58 döneminde meydana gelen tedhiş olayları nedeniyle Kıbrıslı Türkler 33 karma köyü terk etmek zorunda kalmışlardır.